15 Ocak 2021 Cuma

SEN NE ANLARSIN ŞİİRDEN MASASI

 

Eleştirinin, insan ilişkileriyle şekillenmesine yabancı değiliz aslında. Eleştirmensinizdir, kendinizi belli bir konumda görüyorsunuzdur ve iddia sahibisinizdir. Kendi arkadaşınızın kitabını, kendi kuşağınızı, kendi çevrenizi göklere çıkarmanız an meselesidir. Ama nesnellik denen çuvalı üzerinize elbise diye giymeye kalktığınız anda, üstelik bu giysinin üzerinizde olmasını vurguluyorsanız, o zaman çevrenizle ne kadar “mesafe” bıraktığınız edebiyat ortamı denilen alana dahil olur, tartışmaya açılır. Birisi çıkıp, ben bir masa kurdum ve bu masadan sesleniyorum dediği andan itibaren, eleştiri, bize o masaya tekme atma hakkını verir. Üstelik masada iki eleştirmen varsa. Hakan Şarkdemir ve Hayriye Ünal’dan bahsediyorum. Hece dergisinin 261. sayısında gerçekleşen bir konuşmadan. Konuşmanın katılımcıları arasında genç yazarlar da var. Çeşitli sorular Hakan Şarkdemir’in “Poetik Hikem” adlı kitabı dolayısıyla yazara yönlendiriliyor. Yer yer tek taraflı gerçekleşen konuşmayı, içinde bulunduğumuzu düşündüğümüz edebi kamu adına sorunsallaştıralım.

Bir şairin çıkıp, kendi kuşağının iyi yazarlarını övmesi ya da kendi şiir anlayışından uzun uzun bahsetmesi değil konumuz. Konumuz, yazarın, tüm bunları söylerken kendisini nasıl bir konuma yerleştirdiği ve kendi çelişkileri. Eleştirinin azlığından her seferinde yakınmayı geçtim, bu tür söyleşilerin doğuracağı düşünme pratiklerinin verimlerini arıyorum. Daha önce Hakan Şarkdemir’in yaptığı parodileri de incelemiş birisi olarak, buna fazlasıyla hakkım var.

Şarkdemir, bahse konu olan söyleşide, konuşması boyunca sürekli genç kuşak, genç kuşak deyip bu kuşakla ilgili tespitler yapmaya çalışıyor. Ne kadar güzel bir niyet. Fakat siz, bahsettiğiniz kuşağın çıkardığı dergileri sıralayıp, şu şu şu dergilerden umudum var, buralardan bir şeyler çıkabilir diyorsanız, o zaman sorarlar. Bu kuşağın çıkardığı en özgün dergilerden biri olan Hacı Şair dergisini, Japonya dergisini okuduğunuz halde neden hiç bahsetmiyorsunuz? Bu dergilerin ortaya koyduğu şiirleri ve eleştiri düzlemini hiçe sayarak, görmeyerek, üzerine beton dökerek, bir sonraki sayfada Yasakmeyve dergisinin çıkardığı bir eke dahil olmadığınızdan şikayet ediyorsunuz?

Söyleşi boyunca Şarkdemir’in ismini andığı dergilerden birisi Assolist dergisi. Şarkdemir’in bu dergide bulduğu parodilere diyecek bir şeyimiz yok. Kalkıp neden bu takımı alkışlıyorsun diyemeyiz. Ama siz bir önceki sayfada etrafınıza topladığınız üç beş gence “bence sizin de tutmanız gereken yol abi, baba üzerinden çizilmiş bir yol olmamalı” diyeceksiniz. Ardından Ahmet Güntan’ın bu dergiye yaptığı aleni bir abiliği görmezden gelip, bu dergiye alkış tutacaksınız. Üstelik Karagöz adlı dergiyi çıkarırken şiirlerini yayımladığınız şairlere de abilik yapıp yapmadığınız soru işaretiyken. Assolist dergisi bağlamında konuşursak, Şarkdemir’in bu dergide şairlere yapılan aleni küfürleri, parodi olarak okuyup okumayacağını da kendisinden duymak isterdim. Şarkdemir’in bu dergiyi göklere çıkarışındaki motivasyonu, aynı dergide İsmail Kılıçarslan’a edilen küfürler karşısında neden devreye girmiyor acaba? Orada edilen küfürlerin onda biri kendi arkadaş çevresine yapılsaydı, acaba bu tür çıkışları gerçekleştirebilir miydi?

Başka bir yerde şöyle diyor, ki konuşmanın burası ipin koptuğu yer. Hayali bir kürsüde kendisini otorite zanneden birinin, aşağıda kalan dinleyicilere karşı iktidar arzusu içeren konuşmasına tanıklık ediyoruz. Nerede görülmüş böyle bir masa, iktidar, otorite? Siz kendinizi buranın sahipleri mi zannediyorsunuz? Seçilmiş insanlar, seçilmiş otoriteler misiniz?

“Mesela Ahmet Güntan şiirden anlamıyor diyorsa bir adam için, o şiirden anlamıyordur. Osman Özbahçe, Hayriye Ünal, Serkan Işın, Hakan Arslanbenzer anlamıyor diyorsa -değil mi- anlamıyordur.”

Burada bahsi geçen yazarları değil, Şarkdemir’in fazlasıyla çelişkili ve otoriter düşüncelerini inceliyorum. Bu nedir? Ben anlamakta zorluk çekiyorum. Rakı masasında verilen ödüller gibi bir masa mı bu? Yani bahsettiği isimler bir masaya otursalar, bir ülkede şiir yazan herkese icazet mi dağıtacaklar? Bu isimlerin dışında kalanlara da burada gizli bir “siz şiirden anlamıyorsunuz” söylemi yok mu? Başka bir masa Şarkdemir’e “Sen şiirden anlamıyorsun” dediğinde yazar acaba hangi adalet anlayışına başvuracak? Tarih, zaman, eş dost, parodi, Türkiye Yazarlar Birliği’nde bir konuşma, başka bir röportajında yok sayılma söylemleri, hangisi?

Söyleşiye dahil olan Hayriye Ünal’ın bir yerde sorduğu, Şarkdemir’in de çok sevdiği “abisiz” bir ortam olan, Dünyadan Çıkış Yolları dergisi hakkında, soruyu başka bir zemine kaydırmasını da anlamış değilim. Ünal’ın şiirdeki ve eleştirideki adalet arayışına, Şarkdemir malesef fazlasıyla kaçak bir yanıt verip konuyu değiştirmiş. Dergide yer yer sözü geçen 2010 kuşağı tartışılmaya başlandığı anda, bunun en önemli ve en nitelikli merkezlerinden biri Dünyadan Çıkış Yolları’dır. Ne yapsaydık? Sizin bu çarpık adalet anlayışınızla yan yana mı olsaydık? Sizin otoritenizi tanımıyoruz. Kabul etmiyoruz. Siz hayatınız boyunca bizim yazdığımız şeylere karşı gözünüzü kapatıp, uyduruk ikinci el malzemelerle devam edin. Sizin şiir ahlakı ile en ufak bir ilişkiniz yok. Sizin, kuşağınızdaki arkadaşlarınızın otorite ile ilişkisine dair en ufak bir cümleniz oldu mu bugüne kadar? Etrafınıza üç kişiyi alınca kendinizi şeyh zannetmeyin. Sizin (?) kendinizi edebiyat tarihinde konumlandırmaya çalıştığınız “sipariş edilmiş” bir alan var. Bu alana istediğiniz kadar harç taşıyın bir barakanız dahi yok. Üst üste koymaya çalıştığınız bütün tuğlalar en ufak bir esintiyle dağılıyor. Çamurun içindesiniz. O çamurun içinden bize İsmet Özel pazarlayıp durmayın. İsmet Özel’in durduğu yer ile sizin durduğunuzu zannettiğiniz yer arasında cennet ve cehennem farkından daha büyük bir fark var.

Şarkdemir, hepimizin gözünün içine bakarak bize şunu söylesin, bir dergide aleni bir şekilde kendisine küfür edilseydi, o dergideki şiir verimlerini söz konusu edebilir miydi? Biz, eleştiriye şiire emek harcayacağız, bütün imkanlarımızı sonuna kadar zorlayacağız, adamın biri çıkıp ana avrat küfür etmek dışında hiçbir şey üretemeyen bir dergiyi göklere çıkaracak? Dergi çıkaranlar, eleştirmenler, şairler şimdi konuşmayacaksanız ne zaman konuşacaksınız? Size küfür edilince mi? Bütün bunlar ortadayken, hala bu tarz, etrafına adam toplamaya çalışan insanlardan bir söz beklemek, genç arkadaşlarımız adına utanç verici bir ahlaksızlık değil de nedir?